Ne yazık ki, şu günlerde neredeyse her gün şehit haberleriyle sarsılıyoruz. Tam da bugün, 6 Eylül 2015'te, 21 Ekim 2007'deki olayın gerçekleştiği Dağlıca'da yine "kahpelerin kahpesi" bir düşman tarafından bir saldırı gerçekleştirildiği ve çok sayıda şehidimizin olduğu haberini aldık. Allah cümlesine rahmetiyle muamele eylesin ve geride bıraktıkları acılı ailelerine ve yüce Türk milletine sabır versin..
6 Eylül 2015 Pazar
Aziz Sehitlerimize
21 Ekim 2007 tarihinde yapılan Dağlıca saldırısında 12 askerimiz şehadet şerbetini içmiş, hainler bir kere daha yüreğimizi dağlamışlardı. O acıyla yüreğimden dökülenleri kaleme almış, âziz şehitlerimizin hatırasına bu şiiri ithaf etmiştim:
8 Ocak 2015 Perşembe
Yeni Camii Yahut Hamidiye Camii
.jpg)
1902 yılında Selanik'te ibadete açılmış olan bu güzel yapının mimarı Vitaliano Poselli'dir. Camii, 3.Ordu Müşiri Hacı Hasan Hayri Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde bize ait olmayan topraklarda yer alan bu şirin camii maalesef birçok benzeri gibi yapılış amacının dışında kullanılmaktadır. Müze yapılan camiiler mi dersiniz, nikah salonu yapılan camiler mi dersiniz.. İşte bu camii de günümüzde sergi salonu olarak kullanılmakta.
1924 sonrasında Anadolu'dan giden mültecileri ağırlayan Selanik Yeni Camii, sonrasında Selanik Arkeoloji Müzesi ek binası olarak kullanılmış; 1986 yılında yapılan restorasyonla birlikte de sergi salonu olarak kullanılmaya devam ediyor.
2013 yılında Ramazan Bayramı için ibadete açılan camiiye, Batı Trakyalı Türklerin seçtiği müftü yerine Yunanistan Din İşleri Bakanlığının atadığı İskeçe Müftüsünü ve bunların görevlendirmelerini protesto eden ahalinin camiye gitmemeleri sebebiyle camii tekrar ibadete kapanmıştır.
.jpg)
Camiinin yapılış aşamasındaki fotoğrafları
Camiinin içinde Yunan Askerleri
.jpg)
Camiinin Saat Kulelerinden Birinde Nöbet Tutan Yunan Askerleri
Günümüzdeki hali (minaresi yok)
16 Ekim 2014 Perşembe
Süleymaniye'de Bir Mezar Taşı
Eskiden mezar taşları çok şey ifade ederdi. Mezar taşına bakınca onun bir erkeğe mi yoksa bir kadına mı ait olduğunu pekâlâ öğrenebilirdiniz. Hatta hayattayken ne işle meşgul olduğunu, hacca gidip gitmediğini, muradına erip eremediğini de.. Daha önce paylaşmış olduğum Bir Mezar Taşı başlığı altında doğum sırasında vefat eden bir hanıma şahit olmuştuk.
Bu sefer ki mezar taşımız ise Süleymaniye Camii haziresinde bulunan genç bir kıza ait.. Osmanlı mezar taşları başlı başına bir sanat eseridir zaten; bu genç kızın mezar taşı da tam da anlattığımız ihtişamda..
Mezar taşına baktığımızda bir daha bir daha bakasımız geliyor gerçekten.. Çok şey anlatıyor bu bezenmiş bize bakan taş.. Başında duvağı, ayak ucundaki şahidesinde ise muradına eremediğini betimleyen kırık gül motifi.. Evet, bu mezar taşı, evlenemeden vefat eden genç bir kıza ait..
İşte Osmanlı, işte sanat..
Aman canım şuraya bir taş konduralım üstüne de üstünkörü birşeyler yazıp geçelim dememişler; yüzyıllar boyu görüp görebileceğimiz en güzel sanat eserlerini bize miras bırakmışlar..
Ne diyelim, herşey kıymet bilene..
14 Ekim 2014 Salı
Vicdân-ı Muazzam Yahut Neşide-i Zafer Marşı
(Enver Paşa) (Resneli Niyazi)
Marşın sözleri şöyle:
Vicdân-ı muâzzam olan Osmanlılarız biz
Peymanına kanın koyan Osmanlılarız biz
Arzusunu pek güç bulan Osmanlılarız biz
Azminde sebatkâr olan Osmanlılarız biz
Enverle Niyazi, unutulmaz bu isimler
Tarih-i medaniye(?) emanet bu cisimler
Yaşa vatan çok yaşa!
Yaşa millet çok yaşa!
Yaşasın Osmanlılar!
Yaşasın şanlı ordu!
Dinlemek için:
3 Ekim 2014 Cuma
Kurban Bayramımız Mübarek Olsun
Kıymetli dostlar,
Hepimizin Mübarek Kurban Bayramı kutlu olsun, tüm insanlığa hayırlar getirsin inşâllah..
Hepimizin Mübarek Kurban Bayramı kutlu olsun, tüm insanlığa hayırlar getirsin inşâllah..
15 Ekim 2013 Salı
Sultan Abdülhamid Han'ın Cuma Selamlığı
Selamlık Resm-i Âlisi
Dünkü Cuma günü selamlık resm-i âlisi ber-mutâd Hamidiye
Cami-i Şerifi’nde icrâ edilmiş ise de şimdiye kadar emsâli görülmemiş bir
derecede parlak ve samimi olmuştur. Otuz iki seneden beri padişahlarının yüzünü
görmekten mahrum kalan ve müşahededen men edilen evlâtlar gibi mahzun olan
efrad-ı millet, İslâm, hristiyan, genç, ihtiyâr, kadın, erkek yüzbinlerce halk
dün sabah fevc fevc Yıldız Sarayı civarına şitâbân olmakta idi. Milletin şevk ü
şâdisi nâkâbil-i tarif ve tasvir bir derecede idi. Nice seneler baba
muhabbetinden mahrum kalmış evlâtlar aguş-i pedere ne derece hâhiş ile koşar
ise bütün Osmanlılar Hamidiye Camii civarına öyle bir sevinç ve heyecan ile
gidiyorlar idi. Bu meserrete ecânib bile iştirak etmiş, birçokları efrâd-ı
millet arasına karışmış idi. Selamlık resminde hazır bulunacak asâkir-i
Osmaniye musıka bandoları nice zamandan beri kulaklarımızın hasret kaldığı
millî havaları terennüm ederek geçmekte, her sokakta, her adım başında en
samimi alkışlara nail olmakta idi. Yıldız Sarayı civarındaki bahçeler,
talimhane meydanı, Hamidiye Cami-i şerifi dahil ve harici, kasr-ı hümayun
önündeki bahçe misafirin-i ecnebiyeye mahsus set, elhasıl harem-i hümayun
kapısına kadar her taraf yüzbinlerce ahali ile dolmuş idi.
Padişahımız Efendimiz Hazretleri saat beş raddelerinde
saray-ı hümayunlarından araba ile cami-i şerife geldiler. Velinimetimiz
elbise-i resmiyelerini lâbis, (hanedan-ı âl-i Osman) ile diğer nişanları hâmil
idi. Muvacehe-i hümayunlarında sadrazam Said ve harbiye nâzırı Rüştü Paşalar
hazeratı bulunmakta idi.
Padişahımız Efendimiz Hazretleri’nin saray-ı hümayun
kapısından çıkmalarını müteakip ‘Padişahım Çok Yaşa’, ‘Yaşasın Hürriyetperver
Padişahımız’ nidaları semavata kadar yükseldi. Milletin meserreti, bahtiyarlığı
hakikaten tasvir edilemeyecek bir derecede idi. Otuz iki seneden beri bazı
hainlerin, devlet ve millet düşmanlarının iğfalatı neticesi olarak didar-ı hümayunu
göremeyen, padişahlarını bütün kalpleri, mevcudiyetleri ile alkışlayamayan
efrad-ı ümmet meserretle dolmuşlar idi. Milletin bu meserreti, sadakati
padişahımız efendimizin o derece memnuniyet ve mahzuziyetini mucib olmuştur ki
gayet beşüş, şen ve şatır bir tavır ile arabalarında ayağa kalkarak
mahzuziyet-i seniyyelerini halka bizzat tebliğ ve tebşir buyurmuşlardır.
Padişahımız Efendimiz Hazretleri salat-ı cumayı eda ettikten
sonra saat beş buçukta cami-i şeriften çıkarak yine araba ile ve muvacehe-i
mülûkânelerinde şehzade devletlü
necabetlü Burhaneddin Efendi Hazretleri ve harbiye nâzırı bulunduğu halde
kasr-ı âliye avdet buyurmuşlar, bu defa da en samimi bir hiss-i sadakat ve
meserret ile alkışlanmışlardı.
Velinimetimiz Efendimiz Hazretleri kasr-ı âliye avdetinden
sonra orta kattaki pencerenin kanatlarını bizzat küşad ve kasrın önündeki
bahçeye toplanan yüzbinlerce tebaa-yı sadıkalarına tekrar tekrar iltifat
buyurmuşlardır. Bu sırada efrâd-ı millet sürur ve heyecanlarından ağlıyorlar
idi. Fakat ne tatlı ağlayış!
Şevketmeab Efendimiz Hazretleri milletin bu muhabbet ve
sadakat-ı fevkaladesinden pek ziyade memnun olmuşlar ve nezd-i hümayunlarında
bulunan bazı zevata hitaben:
“Ben milletimi severim. Hainler beni şimdiye kadar
aldatmışlar. Artık millet benimle ben milletimle yaşayacağım. Sadakatlerine
eminim.” buyurmuşlardır.
Zât-ı şâhâne bu sözleri söyledikleri esnada pek müteessir
oldukları gibi hazır bulunan efrâd-ı millet şiddet-i teessürlerinden gözyaşları
dökmekte idi.
Millet alkışta devam ediyor, ‘Padişahım Çok Yaşa’ duası
tekrar olunuyor idi. Vaki’ olan emr ü ferman-ı hümayun üzerine hazır bulunan
bilumum asâkir-i şâhâne ile yüzbinlerce efrâd-ı millete şerbetler ve bisküviler
tevzi’ olunmuştur.
Selamlık resm-i âlisinin hitamını müteakip Romanya tebaasından
mürekkep bir orkestra takımı misafirin-i ecnebiyeye mahsus set üzerine gelerek
marş-ı Hamidiye’yi terennüm etmiştir. Bu münasebetle dahi ‘Padişahım Çok Yaşa’
duası tekrar edilmiştir.
(1 Ağustos 1908)
[Günümüz Türkçesine çeviren: beyzade25]
Etiketler:
Cuma,
Osmanlı,
Selamlık,
Sultan Abdülhamid
14 Ekim 2013 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)