31 Temmuz 2013 Çarşamba

Türkler'de Vampir İnanışları


Aşağıda sadeleştirilmiş olarak verilen yazı 1833 yılında Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 68. sayısında yayınlanmıştır:

" Tırnovada cadılar türedi . Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu. "

Yukarıda anlatılan olayın yer aldığı metin

Tırnova kadısının naklettiği olay türün literatürüne uygun bir vampir olayıdır. Arada küçük farkları olsa da klasik cadıcılık yöntemlerini izlemektedir. Örneğin kazık göbeğe değil de kalbin hizasına çakılır yürekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini uçurmak da geleneğe göre etkin bir çaredir. Bu tür asılsız söylentilerin halkı disiplinsiz yeniçerilere karşı harekete geçirmek için ortaya atıldığı sanılmaktadır. [1]

1. İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 25. Baskı, Sayfa 38
(Bu yazı için wikipedia'dan yararlanılmıştır.)

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Cambazbaşı Rıza Bey

Cambazbaşı Çerkes Rıza Bey'i eski kartpostallarda görmeniz mümkündür. Kartpostallardaki haline bakılırsa değişik bir kişi olduğu fark edilecektir şüphesiz. Hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bu renkli kişilik hakkında ipuçları verebilecek birkaç fotoğraf paylaşalım..

Canbazbaşı Çerkes Rıza Bey'in en kavi zincirleri vücuduna dolayarak
bir kuvve-i harika ile ve ..... suretiyle kırması

Canbazbaşı Rıza Bey

Canbazbaşı Çerkes Rıza Bey'in zorbazevî* maharetiyle zinciri
dizi üzerinde koparması
*Zorbaz:  Kuvvet oyunları gösteren sanatkâr. Bu oyunlar hünerden çok güce, kuvvete dayandığı için zor oyuncusu demek olan bu tabir meydana gelmiştir. Kuvvet oyunlarını gösteren cambazlara zorbaz denirdi.

Canbazbaşı Rıza Bey'in diş ile top atması

Canbazbaşı Rıza Bey'in kamalarla icra-yı hüner eylemesi

Canbazbaşı Rıza Bey'in iki büyük topu kaldırıp bir anda ateş etmesi

İane sergi-i âlisi bahçesinde icra-yı hüner eden Canbazbaşı Rıza
Bey'in göğsü üzerinde taş kırması