Suikast
hadisesine karışmış olan Abdülkadir ile Kara Kemal’in derdestleri hakkındaki
emr ve tebliğ, Sarı Efe Edip ve İzmit Mebusu Şükrü Bey’in tevkiflerinden sonra
geldiği için meselede alakadâr olduklarının anlaşılmasından mütehassıl
hissiyatla firara muvaffak olan bu iki şahıstan Kara Kemal’in hassaten
İstanbul’da menfaat didelerinin çokluğu hasebiyle mazhar-ı muavenet ve himaye
olması ve harice firarının teshil edilmesi ihtimaline mebni en ziyade itimat
ettiği erkân-ı ittihat ve iaşenin istiklal mahkeme-i celilesince verilen
salahiyete istinaden tevkiflerine ve ikinci derecedeki adamlarının da taht-ı
tarassuda alınmasına lüzum görülmüş ve icabı icra kılınmıştı.
Yapılan bu tedbirler neticesinde harice firar keyfiyeti akamete uğramış ve en ziyade itimat ettiği iaşecilerden Küçükpazar maliye tahakkuk müdürü Enver ve milli kantariye şirketi ardiye memuru Niyazi’ye ilticaya ve nihayet atide arz ve izah olunacağı vechile yakayı ele vermeğe mecbur bırakılmıştır.
Zabıtanın şiddetli takibatı ve mükafat-ı nakdiye verileceğinin ilanı sırasında İstanbul ithalat gümrüğü dört numaralı ambar memuru Mazhar Efendi, akrabasından ve Kara Kemal’in pek emin ve fedakâr adamlarından bâlâda ismi mezkur Niyazi ile mülakatında Kara Kemal'in kaçırılması mevzubahis ve münakaşa edilmiş olduğu ve Mazhar Efendi ambar memuru olmak hasebiyle sıfat-ı memuriyetinden bil-istifade Kara Kemal'i eşya-yı zatiye gibi bir sandığa koyarak veyahut gümrük memuru kıyafetine sokarak ecnebi vapurlarından birine nakleylemenin mümkün olacağını Niyazi'ye ifham eylediğini ve Niyazi'nin de bu iki suretten hangisini tercih edeceğini düşünüp bilahare söyleyeceğini ve ona göre iktiza-yı hâle tevessül edilmenin muvaffak olacağını dermeyanla ayrıldıklarını arkadaşlarından ve polis-i taharri memurlarından Şükrü Efendi delaletiyle polis müdüriyetine ihbar etmek üzere müracaatında, tesadüf eylediği Rasim, Hulusi, Ziya, Said Bey'lerin talebiyle cereyan-ı hali bunlara bildirdikten sonra memurin muma-ileyhin tertib ettikleri plan dairesinde müracaat teklifini kabulden bir müddet sonra telefonla vuku' bulan davet üzerine Rasim ve Hulusi Bey'ler Galata'da Bahriye Kıraathanesine gittiklerinde Mazhar Efendi kendisinin Niyazi tarafından takip edilmekte olduğunu hisseylediğinden bu vaziyet karşısında artık Niyazi'ye gidemeyeceğini beyan ve yalnız Niyazi'nin hanesi de dahil olmak üzere adreslerini i'ta eylediği beş hanenin taharrisi lüzumundan bahsederek ortadan çekilmiş ve polis müdürü Ekrem Bey, Ankara'dan avdeti hasebiyle işi bizzat deruhte ederek gayur maiyet-i erkânından Rasim, Ziya, Hulusi, Said Bey’lerin iştirak-ı mesaisiyle Kara Kemal’in tahakkuk müdürü Enver’in hanesinde olduğunu tespit ve derdest-i muvaffakiyetini temin eylemiştir.
Temmuzun 24-25. Pazar gecesi ahzedilen tertibat üzerine saat yirmi dört raddelerinde Mazhar Efendi’nin vermiş olduğu adreslerdeki haneler ve bu meyanda Niyazi’nin hanesi dikkatli bir surette taharri edilmiş ise de müspet bir netice istihsal edilememiştir. Ancak Niyazi esna-yı isticabında Kara Kemal’in ihtifagâhını ve merkum ile mevcut samimi münasebetini külliyen inkâr ve âmir, memur ve maiyeti haricinde kendisiyle istisnai hiçbir münasebeti bulunmadığını beyan etmiş ise de bir taraftan vaki' olan telkinat ve tazyikat-ı müessire ve diğer taraftan hafidi Selanik Bankası memurlarından Mahmud Celaleddin Bey'in taht-ı nezarete alınması ve bu çocuğun büyük pederinin, yani Niyazi'nin Kara Kemal'e ve İttihat ve Terakki'ye karşı pek teveccühkâr ve bütün manasıyla koyu bir ittihatçı olduğunu ve Kara Kemal hakkında evde daima sitayişkârane bir lisan kullandığını ve mamafih Kara Kemal evlerine gelmediği gibi bundan hiçbir malumatı dahi bulunmadığını ifade eylemesi ve Niyazi'nin ise hafidine karşı pek fazla bir muhabbet eylediğinin anlaşılması üzerine derhal doğru söylediği takdirde hafidinin tahliye olunacağı va'dedilmiş ve bu va'd ile beraber aynı zamanda tezyid edilen telkinat ve tazyikat da müsmir bir neticeye müncer olarak 26 Temmuz 1926 Pazartesi günü gözyaşları ve afv u merhamet temennileri arasında ber-vech-i ati itirafa başlamıştır:
- Bana üç gün
müsade verdiğiniz takdirde Kara Kemal'in bana karşı olan fevkalade itimadından
bil-istifade ya ihtifagâhını veya ihtifagâhını bilen adamı bulurum diye söze
başlamış ise de bu şeklin asla kabul edilemeyeceğini ve üzerinde mevcut
şüphelerin bütün bütün müspet bir mecraya dahil olduğunu akl-ı selimiyle takdir
ve fazla ısrarın beyhudeliğini nefsine karşı teslim eden merkum şu vechile
itirafatına devama mecbur olmuştur:
- Maliye
tahsil şubelerinden birinde ve zannıma nazaran Balıkpazarı'nda memur olduğunu
tahmin ettiğim Enver veya Münir namında, orta boylu, zayıfça, sarışın, kıvrık
bıyıklı, gözleri çakır, kırk-kırk beş yaşlarında bir adam bana Kara Kemal'den
haber getirdi. Firarı için (efendinin) bir çare bulunmasını benden rica
ettiğini beyan ve selamını tebliğ etti. Yeri emin midir? dedim, makam-ı tasdikte
gözlerini kapadı. Fakat nerede olduğunu söylemedi, binaenaleyh ben yerini
bilmiyorum, o adam bulunacak olursa herhalde Kemal'in bulunduğu yeri bilir.
İtirafat
üzerine 27 Temmuz 1926 Salı günü Balıkpazarı, Eminönü, Keresteciler tahsil
şubelerinde tahkikat yapılmış ve Küçükpazar maliye şubesi tahakkuk müdürünün
isminin Enver olduğu anlaşılarak saat on ikide öğle yemeğine çıktığı bir anda
muma-ileyh Enver Efendi refikasının malumatı olmaksızın derhal tevkif ve
Ayasofya Merkezi'ne i'zam kılınmıştır. Mahal-i mezkurda üç saat mütemadiyen
icra edilen telkinat-ı şedide neticesinde bidayeten inkar eylemesine rağmen
saat on beşi yirmi geçe firarinin on beş günden beri Aksaray'da Canbaziye
Mahallesinde Tatlıkuyu Sokağında 10 numaralı hanesinin üst katında bahçeye
nazır odada bulunduğunu bildirmiş ve hemşiresine hitaben: "Kardeşim
Allah'ın kaza ve kaderi neticesi olarak başımıza gelen felaketin sonu
gelmiştir. Memur Rasim Bey bu kağıdı sana verince onunla beraber evden çık ve
Rıza da evdeyse ona de öyle çocukluk edip de bunlar evimize ne için giriyor
diye mukabeleye kalkışmasın ve senin ile beraber evden çıksın, sonra avdet
edersiniz. Benim için katiyen merak etmeyin." mealinde yazdığı bir mektubu
polis müdüriyeti refakatinde Rasim Bey'e tevdi' eylemiş ve memurin-i kâffe ile
mahal-i mezkura gidilip tertibat-ı lazıma ahzından sonra elde mevcut anahtarla
haneye girilmiş ve taharriyat esnasında firarinin bulunduğu odaya dahil olunmuş
ise de tehi bulunduğu görülmesi üzerine bu hal muvacehesinde pek ziyade
mütedehhiş ve mütevehhiş bir hale gelen ve hakiki bir mücrim vaziyetini
gösteren Enver'in hemşiresi Vasfiye Hanım sıkıştırılmış ve şayan-ı hayret bir
soğukkanlılıkla üç buçuk saat evvel firarinin ihtifagâhından çıkarak bahçe
duvarından kaçtığını beyan ve ısrar etmiş ve mezkur odada 27 Temmuz 1926
tarihli bir (Milliyet) gazetesiyle sigara tablası içinde bir sigaranın henüz
yanmakta olduğu ve bir çift siyah fotin ile bir siyah ceketin dahi bulunduğu
görülmüş olması üzerine firarinin henüz orada olduğuna hiç şüphe kalmayarak
taharriyat, hane ve müştemilatıyla civar bahçelere dahi sıkı bir surette icra
olundukta iken derinden bir silah sesi istima' edilmiş ve aynı zamanda bahçe
duvarına muttasıl tavuk kümesliğinde mevcut üç kümesten birisinin oynadığı ve
arkasındaki duvarın içine doğru oyulmuş bir mahallin mevcudiyeti müşahede
edilmiş ve hemen oraya şitab edildikte firarinin elinde mevcut rovelverini sağ
şakağına endaht etmek suretiyle mecruh ve ifadeye gayr-ı muktedir bir vaziyette
bulunduğu görülerek hemen mevcut otomobillerden birine nakledilmiş ve o esnada
terk-i hayat etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder