Hemen hiçbir hayvan kedi kadar birbirine zıt ve muhalif
düşüncelere hedef olmamıştır. Kedileri pek sevenler, bu hayvanları zerafet ve
nezakete numune addedenler bulunduğu gibi bunların nankörlüğünden,
vahşiliğinden tutturarak ileri gidenler de vardır. Kedi ile köpek mukayese
olunursa köpek sevenler daha çoktur. Fakat kedi sevenler bu hayvana karşı
gösterdikleri meftuniyet ve meclubiyet (tutkunluk) köpekten hoşlananlara nispetle
pek ziyadedir.
Kadınlar daha ziyade kedi meftunudurlar. Zengin bir madam,
kedisi öldüğü zaman bunun için siyah mermerden bir lahit yaptırmış, lahitin
üzerine yine siyah mermerden kedisinin beyaz mermerden bir yastığa yaslanmış
olduğu halde bir heykelini diktirmiştir. Başka bir madam da kedi müptelası
imiş. Sekiz on kediyi salonunda bulundurur, bunlara ipekli kumaşlardan
elbiseler giydirir, porselen tabaklar içinde getirilen tavuk etleriyle
kedilerini beslermiş.
Meşhurlardan Kardinal Rişliyö’nün de kediye merakı vardı. 5
tane meşhur kedisi vardı. Bir gün fakir ve yaşlı fakat asil bir aileden
Matmazel Gurne isminde bir kadın zaruretinin ilcasıyla kardinale müracaat
etmiş, halini söylemiş. Rişliyö bu kadından hanesinde kimler olduğunu sormuş, emektâr
bir hizmetkâr ile bunun bir kızı bulunduğu cevabını almış. Kadın bir de dişi
kedisiyle üç yavrusu olduğunu söylemiş, Rişliyö kadına, emektâr hizmetkârına,
hizmetkârının kızına ayrı ayrı atiye verdikten sonra “bu da dişi kedinin, bu da
yavrularının!” diye bunlar için de ayrıca bahşiş vermiş.
Eski ve yeni üdeba (edebiyatçılar) ve şuaradan (şairler)
kedi sevenler çoktur. Eski Latin şuarasından biri tekir kedisine inci bir
gerdanlık yaptırmış idi.
Tasso, kedisine hitaben yazdığı şiirinde “ Kediciğim,
geceleri yanımdan ayrılma, senin gözlerinin şevkiyle çalışayım. Mum alacak
param yok “ diyor.
Chateaubriand da kediye meftun olanlardan idi. Ehibbasından
birine yazdığı bir mektubunda demiş ki:
- Kedilerin etvar-ı lakaydanesini (lakayt tavırlarını)
severim. Mükellef salonlardan damlara, kiremitlere çıkarlar, burada da, orada
da aynı tavır ve eda ile gezerler. Buffon kedilere hoş muamele göstermemiş.
Bunu tamir etmek isterim.
Baudelaire de kedi sevenlerdendir. Kedi hakkında bir hayli
şiirleri var.
Alexander Duma “ misof “ ismindeki kedisine dair şu fıkrayı
naklediyor :
- Bir zaman validemle ikamet ediyordum. İdarehaneye her
sabah saat dokuz buçukta gider, akşam beş buçukta eve dönerdim. Her sabah
“misof” benimle beraber sokağın köşesine kadar gelirdi. Akşamları da eve döneceğim
zamanı bilirdi. Benim eve dönmeme bir çeyrek, yarım saat kala kimin haddine
düşmüş ki kapıyı açıp “misof”u salıvermesin, pençeleriyle kapıyı tırmalar,
gürültüyü basarmış. Bazı akşamlar akşam yemeğini başka yerde yer, eve geç
dönerdim. Bu günlerde “misof” yalnız döner, somurtur, bir köşeye büzülür,
buradan bir yere kıpırdamazmış. Eve döndüğüm zamanlar beni sokağın köşesinden karşılardı.
Uzaktan beni görünce kuyruğunu havaya kaldırarak gezinmeğe başlar, yanına
gelince dizime kadar üstüme sıçrar, bir köpek gibi yaltaklanırdı. Ben kendi
kendime, bu hayvan köpek olacak iken kedi olmuş derdim, eve kadar ara sıra
başını arkaya çevirerek önümden gider, kapıya yirmi adım kalınca fırlar, eve
girer valideme haber verirdi. Validem de “misof”u pek severdi. “Bu kedi
sayesinde eve gelip gelmeyeceğini haber alıyorum” derdi.
Kedilerin aleyhinde bulunanlardan meşhur bir cerrah “bu
hayvanların insanlara hastalık bulaştırmasına sebep olduklarını” asırlarca
evvel söylemiştir.
Ayrıca Volter de kedileri sevmezdi.
(Servet-i Fünun, 1323)
[Günümüz Türkçesine çeviren: beyzade25]
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil