Dün Camilerde Hutbe Nasıl Okundu?
Dünkü Cuma hilafetin ilgasını müteakip gelen ilk cumadır. Bu
münasebetle cuma namazında hutbelerde hiç isim zikredilmemiş, yalnız ümmet-i
islâmiye ve Türk cumhuriyetinin saadet ve selameti için dualar okunmuştur.
Esasen bu cihet daha evvelce evkaf müdüriyetinden İstanbul'daki bilumum
hatiplere tebliğ edilerek cuma namazı hutbesinde millet ve cumhuriyetin refah
ve saadeti namına dualar yapılması lüzumu bildirilmiş ve bu hususta hatiplerden
imza dahi alınmıştır.
Bu yoldaki tenbihata riayet etmeyen hatipler hakkında
takibat-ı kanuniyede bulunulacağı kendilerine ayrıca bildirilmiştir.
Ayasofya Cami-i Şerifi hatibi Hacı Hafız Mehmet Nazif Efendi
hutbede Türkçe olarak, isim yerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin tealisini
zikretmiştir. Hatip efendi bunu müteakip, birkaç hadis-i şerif kıraat etmiş ve
manalarını Türkçe olarak izah eylemiştir. Diğer camilerde de hatipler aynı suretle
hareket etmişlerdir.
Dün cuma namazını kılan müslümanlar ehadis-i şerifenin
Türkçe'ye tercümesinden daha ziyade memnun olmuşlardır.
Cuma namazlarında irad edilecek hutbelerin Türkçe olması,
halkın anlaması sebebiyle şüphesiz daha muvafıktır. Mamafih İstanbul Müftülüğü
bu hususu nazar-ı itibara alarak hutbelerin hiç olmazsa Türkçe'ye tercümesi
için bazı teşebbüslerde bulunmak tasavvurundadır. İstanbul Müftüsü Mehmet Fehmi
Efendi bu hususta diyor ki:
" Hutbeden maksat onun ifade ettiği manayı
cemaate anlatıp cemaati ona göre amele sevk etmektir. Hatta bazı Arap ulema-yı
ahiri kitaplarında bile hutbenin Türk diyarında Türkçe olarak okunması
lüzumunda müttefiktirler. Bunun için de teşkilini düşündüğüm bir komisyon
marifetiyle bu ciheti tetkik ederek münasip hutbeler, mev'izalar vücuda
getirmek tasavvurundayım. Mezkur komisyon Ramazan Bayramı'nı müteakip teşkil ve
içtima edecektir. Komisyonun tertip edeceği mev'izalar hükûmetçe de tasvip
edilecek olursa bunları bir risale şeklinde tab' ve vilayata tevzi' edeceğim.
Hutbelerde okunan ayet-i kerime ve hadis-i şerifler tabiatıyla Türkçe'ye
tercüme edileceklerdir. Çünkü hutbeden beklenilen gaye efkâr-ı diniyeyi halka
anlatmaktır."
(8 Mart 1924, Cumartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder